29 Aralık 2008 Pazartesi

POSTMODERN DİNSEL ANOMİ MAKALESİ ÜZERİNE (Ali Yaşar SARIBAY)

Üstinsanınizinde: Buyrun sayın A.
Dermensch: durkheim sosyolojisinde birey topluluğun/toplumun bir anlatımı olarak kabul ediliyor.
Ama birey mi toplumun bir parçasıdır? Birey mi toplumu yaratır?
Toplumlar mı bireyi yaratır?
Üstinsanın izinde: Şimdi öncelikle bu iki kavramı birbirine indirgemek yanlış ve böyle bir soruya cevap vermekte çok zor. Ancak şu kadarını söyleyebilirim ki birey ve toplum arasında karşılıklı bir ilişki söz konusudur.
Ve birey olma bilinci kolektif bilinci zayıflattığından dolayı birey yapı olarak cemaati gerileten ve cemiyete hizmet eden bir kavramdır.
Dermensch: kolektif bilinç bireylerin eylemlerini belirliyorsa o kişilere gerçek anlamda birey denilebilir mi? Yani birey var sayılan insanlar yönlendirilmekte değil midirler?
Üstinsanınizinde: Benim düşünceme göre birey olma kolektif bilinçten mümkün olduğunca sıyrılabilmekle mümkün
Elbette kolektif bilinçten sıyrılabilmenin belli zorlukları vardır, ancak bundan sıyrılabildiğimiz ölçüde bireyiz.
Birey olma bilincimiz geliştikçe dayanışma duygusu zayıflayarak anomiye yol açar diyor Durkheim
Bu yıllarca yanlış anlaşılmış, Çünkü Durkheim'in anomi kavramı yanlış yorumlanmış.
Dermensch: toplumlar bireylere mi ihtiyaç duyar yaşayan sıradan insanlara mı?
Üstinsanınizinde: Durkheim anomiyi tanımlarken Fransızca Dereglement kavramını kullanmaktadır yani onun anomiden kastı kuralsızlık değil verili kurallara aykırı irrasyonel davranıştır. Aslında bu olaya bir ihtiyaç olarak bakmamak lazım Sayın A.
Dermensch: isim vermeyelim K.
Üstinsanınizinde: bu sorununun cevabı da toplum tanımlamamıza göre değişir.
Dermensch: peki toplum sadece kalabalıkları mutlu etmek için kullanılan bir terimidir
bir çerçeve oluşturmak için yönetenlerin uydurduğu.
Üstinsanınizinde: Evet aslında bu anlamda yorumlanabilir.
Dermensch: Yani sadece kalabalıklar ve yönlendiriciler mi yoksa bilincin ve ortak amaçların olduğu bir topluluk mudur söz konusu olan?
Üstinsanınizinde : Toplum bir verili kurallar bütünüdür.
Bir toplumsal yapıya girmeden o yapının doğruları yanlışları sevapları günahları iyileri kötüleri verili olarak kodlanmış bir şekilde bize sunulur
Yani bizim dışımızda belirlenmiş bir dünyaya gireriz aslında
ancak bu şu demek değildir
her şey belirlenmiştir ve bunlara hiç etki edemeyiz
asla böyle bir anlam çıkarılmamalı
Bir topluluğa katıldığımızda biz de o toplumla onun kurallarıyla yapılarıyla kurumlarıyla ve üyeleriyle etkileşime girerek onun şekillenmesinde etkili oluruz
Tabi ki bunu kendimizi içinde bulduğumuz şartlar içerisinde yaparız
İşte tamda Durkheim anomi kavramına bu noktada değinir
ve onu verili kurallara aykırı irrasyonel tavır olarak tanımlar
Onun sosyolojisinde anomi iki şekilde tezahür eder
birincisi çılgınlık durumu ikincisi istencin tiranisi
ikincisi dipsiz arzuların tatmin edilememesini gündeme getirdiğinden acı çekmeye yol açar.
Dermensch : peki ama Postmodern kültür: her şeyin mübah sayıldığı ve herkesin kendi gerçeğinin geçerli olduğu bir özelliği içeriyorsa toplum ve birey nerde kalacak ??
insandan nasıl söz edilecek
Üstinsanınizinde : İşte postmodern toplum kavramı bu nedenle ikircikli bir kavram herkesin kendi gerçekliğini inşa etmeye çalıştığı her şeyin mübah sayıldığı ve her şeyin ben yaptım oldu diyerek meşrulaştırıldığı bir yapı nasıl toplum olarak tanımlanabilir ve toplumsallık bunun neresindedir Durkheim'in anomi kavramı onun başka bir kavramı olan homo duplex'e yani insanın çift katmanlılığına gönderme yapar ona göre insanın rasyonel ve irrasyonel bir katmanı vardır
dermensch : çift katman derken çift kişilikli mi demek istedin?
Üstinsanınizinde : kişiliktende öte katman derken varoluşun da ikili bir yolda ilerlediğinden bahsedilebilir. bu anlamda baktığımızda rasyonel bir proje olarak başlayan ortaya koyulan modernizmin nasıl olupta irrasyonelleşerek bir çöküşe doğru gittiğini anlayabiliriz
Dermensch : kalp ve akıl mı peki yoksa ikiside kalbi mi zaten?
Üstinsanınizinde : akıl ve kalp bir ikililik
Dermensch : Schopenhauer e göre acı çekmek hayatın özü olup insan doğasının kaçınılmaz sonucuydu. İstenç aklın değil hepsi bilinçaltı ve duygusal mahiyetteki hayaller dürtüler, duygulanımlar, tutkular ve duygulardan oluşan kalbin sesiydi ve bu ses bedenden gelmekteydi diyor.
Ruhsa eğer esas olan isteklerde ona aitse, beden ruhun tatmini için bir araçmıdır sadece?
Ve ruh yada gönül: ruh mu ve ruh akla da hakim mi?
Üstinsanınizinde : ya aslında ben böyle indirgemelerden her zaman kaçmak istiyorum çünkü hiçbir şey hiçbir şeye eşit değildir bence
Ancak şu kadarını söyleyeyim ki istenç kalbe dayanan bir unsurdur çünkü tatmin edilemediğinde acı çekeriz ve insan aklıyla değil kalbiyle acı çeker.
Dermensch : Durkheim toplumu son tahlil de saf aklın tezahürü olarak gördüğü için anomi bağlamında tanımlanan istencini tranisinden kaynaklanan egoizmi insan doğasının düşük yanı olarak niteliyor
Toplum saf aklın tezahürü diyor ama öncede kolektif bilincin bir yansıması deniliyordu çelişki mi?
Üstinsanınizinde : Durkheim de Schopenhauer da kalbin akıldan baskın olduğunu vurgulamıştır
Üstinsanınizinde : elbette egoizm insanın düşük yönüdür diyor durkheim
Toplum kollektif bilinçten kökenlenen ve rasyonalize edilmiş bir kurgulamadır bence
bu nedenle herkesin kendi gerçekliğini inşa ettiği bir yapı bu kurguya zarar veriyor
bu noktada Dandy tiplemesine değinmek yerinde olacaktır
üstinsanınizinde : Dandyizm olarak anılan kültürel akım,her şeyden önce estetize edilmiş bir hayat tarzını önemseyen aristokratik ruhlu bireysel tavrı önemsemekteydi. Bununla beraber Dandy’ler burjuva değerleri reddediyorlar, kendilerini hiçbir yere ait görmüyorlar ve kan bağları olmaması durumunda bile,aristokratlar gibi olmaya özeniyorlardı. Bu çerçevede Dandy tiplemesinin, kendini var etme gayreti ve hırsının temellendirdiği bireyselliğe;şahsı etrafında kült (tapını) yaratmaya yönelik narsisizme; nihayet, bu her iki özelliğin kışkırttığı dipsiz arzuları beslemeye tekabül ettiği söylenebilir.
Sarıbay’ Dandyizmin moderniteye eklemlenmede bilinç alı bir model oluşturduğu, fakat farklı bir yorumlamayla postmodern kültüre yönelik bir anomiye yol açtığını iddia ediyor. yani dandizm kitlelerin moderniteyle eklemlenmesini sağlayış ancak bu durum postmodernizme yönelik bir anomiye neden olmuştur Dandy tipini yaratan temel koşul,kitlenin estetikten yoksun kabalığının meziyet şeklinde sunuluşuna gösterilen tepkidir. Bu anlamda, Dandyizm, modern kültürel değerleri alaya alan kitlenin alaya alınmasıdır
Dermensch : dandyler kitle eleştirisi mi yapıyor yoksa bir kitle meydana getirip karşıt taraf olmamıpeşindeler?
Üstinsanınizinde : Dandyizmin hedefinde kitleler vardır
Dermensch : peki kitle tepkisi midir dandyizm?
Üstinsanınizinde : Dandyizm asla kitle tepkisi değildir çünkü onun temelinde narsisizm egoizm ve gösterişçilik vardır bunlarda kitlesellikle bağdaşmaz.
Sarıbayın, Kitlenin modern değerleri olumsuzlayarak başlayan sorgulayıcılığı; kabul görme yönünde moderniteyle eklemlenmeye yol açmış; bu eklemlenmeyle modernitenin farklı bir algılanışı ve yaşanışı kendini göstermiştir. Sonuçta modernitenin değişimine paralel olarak anomi de mahiyet değiştirmiştir. Dandyism’in estetik endişelerinin gösterişçilik; bireyselliğe verdiği önemin egoistlik olarak algılanması, kitlenin moderniteyle eklemlenmesinin ürünleri olmuştur iddiası son derece önemlidir
Ali Yaşar Sarıbay, postmodern kültürün iki yüzünün olduğunu ve hangi yüzün etkili olacağının toplumsal alanın mahiyetine ve o alandaki eyleyenlere bağlı olarak ortaya çıkacağını belirtmektedir.
Dermensch : hangi yöne gideceğine kim karar veriyor ve din nerde bu konuda yoksa gösterişin bir parçası mı sadece?
Üstinsanınizinde : bir saniye sabırlı ol
Hocanın demek istediği hangi yüzün etkili olacağına failler yani bizler eylemde bulunanlar etki ediyor
Bununla beraber, ona göre mevcut bilgisel ilişkilerin ve kültürel yönelimlerin verileri ışığında postmodern kültürün negatif yanı ağır basmaktadır.
Bunu söylerken,postmodern kültürü kapitalizm gibi maddi bir zemin üzerine inşa olarak görmenin; bu zeminin moral değerleri dışlayan şekilde tamamen gösterişçi ve egoistik şekilde döşenmiş olduğunun önemi göz önünde bulundurulmaktadır. Egoizm ve gösterişçilik birbirini beslemektedir. Egoist olan, gösterişi, kendini ön plana çıkarmanın en önemli kaynağı olarak görmekte, gösterişçilik de, kendini başkalaştıran farklara sahip bir egonun varlığına işaret etmektedir. Egoizmin dışa vurumu olarak gösterişçilik, son tahlilde sahip olunan özel değerleri bile değersizleştirirken; aynı zamanda onları ilgi çekme uğruna sıradanlaştırmaktadır. Egoizm hayattaki sayısız tasarılarımızı gerçekleştirebilecek bir fırsatla karşılaştığımızda, ne kadar saklamaya çalışsak da, kendini açığa vuran bir güçtür ve özü gereği sınırsızdır.
postmodernizm,ana tabi olmayı yücelterek, kitsch’i değerlerin değeri yaparak, mesafeyi karanlığa gömerek, nihayet nihilizme davetiye çıkararak, moderniteyi aşamamıştır;tam tersine radikalleştirmiş ve ‘her şeyin mübah’ sayıldığı bir şekilde anomikleştirmiştir
peki din bunun neresindeSarıbay, anomi kavramını bu bağlamda, ‘‘her türlü verili kurala aykırı’’lığa zıt yönde kullanmaktadır,yani anomi dediğinde, kapitalizm temelinde,aslında aykırı olması gereken bağlamdan çıkarılıp, ‘‘her türlü verili kurala uygunluğun’’ gözetilmesini kastetmektedir. Onu postmodern yapan da bu özelliğidir: Zıtlıkların ‘her şey mübah’ anlayışınca bir arada var olabilme kabiliyetini edinmiş olması. Postmodern anomi dipsiz arzuların tatmin edilememesinden doğan bir acı çekmeye değil, aksine, bizzat arzudan doğan bir hedonizme denk gelmektedir. Dini bağlama oturtulursa,dini eksik yaşamanın verdiği bir acıdan çok, dindar görünmeden alınan bir zevkin daha baskın işlediği söylenebilir. Çünkü, mottosu ‘‘görünüyorum, o halde varım’’ olan bir kültürde görünmeme yarayan ne ise, var olmamı da o sağlayacak demektir.
Dermensch : Egoizm ve gösterişçilik birbirini beslemektedir diyorsun ama aynı olma yolunda yürüyen insan yığınları değil mi bizim hep şikayet ettiğimiz?
Üstinsanınizinde : elbette zaten söylemek istediğim o gösterişçi kültür kitleselleşmeye neden oluyor
yani eski aristokratik kültür ürünlerinin kitlelerle buluşması böyle bir sonuca neden olmuştur.
dermensch : yani herkes başkasını umursamaz kendini en yüce sanan hep benim diyen ama farkı olmayan insanlar.
üstinsanınizinde : : ilk başlarda iyi niyetle sanatın bilimin daha çok insana ulaşmasının güzel bir durum olacağı düşünülmüş ancak kitle yapısı nedeniyle bu kültürel ürünleri çöküşe uğratmıştır.
Dermensch :ama herkese aynı şey verilemeyeceği unutulmuş görmezden gelinmiş yada, bilgi ve kültür olarak.
Üstinsanınizinde: evet haklısın o nedenle kitlelerle buluşan yüksek kültür nesneleri anomiye neden olmuştur.
Dermensch: peki din neden alt seviyeye daha fazla dayatılmış? Yine her şeye rağmen yada sanattan ve kültürden nasiplenemeyeceğini düşünen kesim kaçışı dinde mi bulmuş?
Üstinsanınizinde: sonuçta ortaya çıkan yeni bir cemaat gösterişçi tüketim cemaati ve bu cemaati birleştirmede ve yönlendirmede din önemli bir unsur.
Dermensch: Dini öne sürerek teraziyi dengelemeye mi çalıştılar yani
Üstinsanınizinde: Değil, dinde aynı şekilde bir gösteriş nesnesine dönüşmüş tüm değerler ve kurumlar gibi oda tüketilen bir nesne haline gelmiş din emek sarf edilmesi gereken bir inanç değil ilgi çekmeyi sağlayan bir gösteriş şekli olarak algılanmaya başlanmıştır.
Üstinsanınizinde: Postmodern kültürde dini gösterişçilik konusu yapan faktör her şeyden önce onun kapitalist mantığa göre ekonomikleşmiş bir kültürel değer haline gelmesidir diyor.
(goodchild). Deyim yerindeyse din postmodern kültürde bir inanç olarak mukabeleye değil mübadeleye tabi hale gelmiştir. Buna bağlı olarak din inanç olarak, din, inanç olarak yaşanmamakta , gösterişçi şekilde tüketilmektedir.
üstinsanınizinde: lüks otellerde verilen iftarlar, tesettürlü gelinlikle o otellerde saraylarda yapılan düğünler, fakirlere tv kameralarıyla yardıma gidilmesi namaz kılarken poz verilmesi, tesettür defileleri
inançlı olunduğunun her yerde dile getirilmesi, tüm bunlar dinin gösterişçi tüketiminin bir göstergesi
dermensch: peki bu kendi inancından şüphe etmelerinin günahlarını saklamak istemelerinin bir sonucu mu aynı anda?
üstinsanınizinde: bu şekilde inanç sahiciliğini yitirip yapaylaşmakta değer kazandığı bağlamdan çıkarılarak metalaştırılmaktadır. Elbette insanlar dinin bu şekilde tüketilmesinden bir acı yada sıkıntı duymak bir yana bundan zevk alıyorlar çünkü hem dindar ''GÖRÜNÜYORLAR'' HEMDE '' GÖRÜNÜYORLAR''
dermensch: dinde reform yapılamaz diyorlar?
Üstinsanınizinde: Yapılır ve yapılmalıdır da dinin bu şekilde tüketilmesinin önüne geçmek için yapılması gereken kurumsallaşmış dini aşıp son tahlilde iktidar tahakküm ilkelerinin vücut verdiği bir meşrulaştırma ekseninde dayatılan formu gayrı meşrulaştırmaktadır.
Dermensch: Zıtlıkların her şey mübah anlayışınca bir arada var olabilme kabiliyetini edinmiş olması gerekli olan belki ama bunu kabul etmiyor hiç kimse.
Üstinsanınizinde: gerekli olur mu bugünkü durumumuzun sebebi o
ama dediğin gibi bunun varlığını kimse kabul etmiyor
dermensch: zıtlıkları kabul etmiyor ki hiç kimse sadece kendini haklı sayıyor zıt yok benim doğrularım var diyorlar ama
üstinsanınizinde: bak bir paragraf var orada Ali Yaşar Hoca ne güzel özetliyor durumu
‘‘Tüketimciliğin getirdiği bir yüz göz olma; teknolojik imkanların sağladığı hedonizmin bir ‘‘bananeciliği; maddi çıkarların sildiği duygudaşlık... sadece günlük hayatın olağanlığının göstergeleri olarak işlemedi;modernitenin ve postmodernitenin ressamları olarak dünya ahvalini de resmetti. Artık ortalıkta ne Simmel’in saygılı,ne de Schopenhauer’ın ıstırap duyan insanı var. Ama, Durkheim’in anomik ve Veblen’in gösterişçi figürleri hakim konumda. Ve bir kısır döngü yeni yüzyılda da sürüp gidiyor: Kriz bireyleri insansızlaştırarak derinleşiyor, derinleştikçe insansızlaştırma yeni bir form ve hayat tarzı olarak kendini gösteriyor. Bu durum ise krizi kriz olmaktan çıkarıp günlük hayatta olağan hale getiriyor. Bireyler ıstırap duymadıkları sözde kriz karşısında kaçışçı bir tavır alarak o krizi sanal olarak şekilde alt etmeye yöneliyorlar:yani tüketiyorlar, teknolojiyle oynuyorlar, egoist çıkarları maksimum kılmanın acımasız savaşını veriyorlar, somut ve maddi olanı baş tacı ediyorlar. Yeni bir medeniyet değil,adeta insansızlaştırılmış bir dünya kuruyorlar’’
Gerçekten harika anlatmış işte tam da bu kadar
Ben son olarak şunu söylemek istiyorum bu noktada insan olarak kendimizle yüzleşmemizi zorunlu kılan bir sorgulamaya yönelmedikçe ne 20. yüzyılı anlamış sayılırız nede önümüzü aydınlatmış oluruz
Dermensch: peki kendimizle yüzleşmek nasıl olacak kapılmışken bu denli akıntıya, bu denli dayatılmışlıkların peşine düşmüşken?
Üstinsanınizinde: bu bir iç sorgulamayla olabilir yalnızca insan olarak kendimizi en yüce varlık olarak görmekten vazgeçip kendimizi sorgulayarak bunu başarabiliriz.
Dermensch: Peki kendimizle baş başa kalmamız bu denli korkunç sayılmışken nasıl olacak?
Üstinsanınizinde: Bu da bizi yine Üst insan öğretisine götürüyor.
Bunun yolunu bu öğretiden yola çıkarak kendimizi sorgulamaktan ve aşmaktan geçiyor
Dermensch: belki hayat bir dakikalığına dursa, herkes düşünecek bir dakika bulsa her şey faklı olacak.
Üstinsanınizinde: Kesinlikle haklısın modern hayat her dakikamızı öylesine planlıyor ki
Dermensch: Ama bu düşünme olanağı yok çağımızda daha fazla kazan daha fazla tüket kazanamıyor ve tüketemiyorsan kazanacak olmayı hayal et sahip ol sahip ol asla arkana dönüp bakama…
Üstinsanınizinde: Biz yinede fırsat buldukça kendimizle samimi şekilde yüzleşmeliyiz. Ben çok teşekkür ederim bu geç gelen ziyafet için.
Dermensch: bende teşekkür ederim sayın K.

1 yorum:

yabanci dedi ki...

sayfanın düzeni çok hoş olmuş ben bir dermensch hayranı olarak sizlerden yeni polimikler de bekliyorum bir de kullandığınız fotoğraflar çok güzel nereden buluyorsunuz

ARAF, iyinin ve kötünün ötesinde ve onları bilenlerin tepesi...