16 Aralık 2009 Çarşamba


SUSKUNLAR (İHSAN OKTAY ANAR)
eflâtun rengi hayaller kuran bir “suskun”un sözleridir, bu roman. işittiğini gören, gördüğünü dinleyen, dinlediğini sessizliğin büyüsüyle sırlayan ve tüm bunların görkemini hikâye eden bir adamın alçakgönüllü dünyasına misafir olacaksınız, satırlar akıp giderken. o ise, muzip bir tebessümle size eşlik edecek, sessizce... sayfaları birer birer tüketirken, benzersiz erguvanî düşlerin “gerçekliği”nde semâ edeceksiniz ve bu düşlerden âdeta başınız dönecek. hayat kadar gerçek, düş kadar inanılmaz bu dünyanın tüm kahramanlarının seslerini duyacak, nefeslerini hissedeceksiniz. çünkü suskunlar, sessizliğin olduğu kadar, seslerin ve sözlerin, yani musikînin romanıdır. suskunlar’ı okuduktan sonra aynaya bakmak, yansıyan aksinizde gerçeği görmek, gördüğünüzü işitmek ve duyduklarınızla sağırlaşıp susmak isteyeceksiniz. sayfalar tükenip bittiğinde, kim bilir, belki de “suskunlar”dan biri olacaksınız… böyle diyor özetle arka kapağında arka kapak tanıtımı bile bu kadar etkileyici davet edici cezbedici

Dermensch:
kesinlikle etkileyici bir roman insanı varlıkla yokluk arasında çalkalayıp var oluşun kucağına atıyor sanki

Üstinsanınizinde:
evet Uzun İhsan efendinin tüm romanları gibi gerçekle düş arasında varlıkla yokluk arasında git gelleri olan bir kitap

Dermensch:
farklı bir tat oluştu sanki bu romanda ve tüm dinlere de atıfta bulunuyor sanki.

Üstinsanınizinde:
evet musıkiye olan ilgimizden daha doğrusu sevgimizden ileri gelen bir fark sanırım bu kitap Mevlanadan bir alıntıyla başlıyor Mevlevilik de kitabın merkezinde zaten bunun nedenide Mevlevilerin ibadeti müzikaliteyle buluşturması ‘kulak eğer gerçeği anlarsa gözdür"evet tüm dinlere atıfta bulunuyor tek perspektifli değil çok perspektifli bu söz çok önemli bence gösteri çağında olduğumuza ilişkin önemli verilerin bulunduğu bir dönemde kulağa işitmeye böyle merkezi bir önem atfedilmesi manidar gerçektende

Dermensch:
mevlevilikte ki musiki eğlenmek için değil huzura ermek için ama bunu aramayan insanların anlamasıysa zor bu kitabı

Üstinsanınizinde:
elbette mevlevilikte musıki kendini dünyadan yalıtmak için kullanılıyor mevleviler adeta musıkiyle kanatlanarak adeta başka bir boyuta geçiyorlaer kitabın anlatmak istediğiyle çok örtüşüyor bu Mevleviler musıkide yani seste sessizliği arıyorlar huzuru dinginliği arıyorlar

Dermensch:
bende de öyle sessizliği arıyorum çoğu zaman hatta müziğe bile tahammülümün olmadığı zamanlar geliyor ama ruhla birleşen şeyler zevk veriyor her zaman

Üstinsanınizinde:
işte musıkide keşfedilmesi gereken o suskunluk kitapta diyorki musıki öyle sessiz olabilir ki es bile daha gürültili olabilir kitapta ilgimi çeken bir diğer cümlede şu "her şeyi bilmek için, belki de hiçbir şey bilmemek gerektiğinden, ademoğullarından bazıları, bildikleri her şeyi unutmaya hayatlarını adadı."buda bir anlamda mevlevi öğretisine göndermede bulunuyor bildiğim bir şey var oda bir şey bilmediğimdir bu hem bir tevazu hemde aşkın gerçekliğe ve onun bilgisine bir göndermede bulunuyor.

Dermensch:
sessiz kalıyorum şimdide anlatımının akıcılığını bozmamak için.

Üstinsanınizinde:
en güzel musıki sessizliktir ne de olsa devam edeyim öyleyse ama arada müdahle et kaptırmayayım İhsan ktay Anar yine bir istanbul gezintisi yaptırdı bu romanda hemde tarihte bir yolculuğa çıkararak Yine kendimi tarihi istanbul sokaklarında dolaşır gibi hissettim Tasvirlerin mükemmelliği anlatımın akıcılığı ve Türkçeyi kullanıştaki ustalığına değinmeden geçemiyeceğim Kitabın adı ile ilgili çeşitli rivayetler var kimisi adının Galata Mevlevihanesindeki suskunlar adındaki mezardan geldiğini kimisi ise MEvlananın lakabı olan Hamuş (suskun) dan geldiğini idda ediyor bence İhsan Oktay her zamanki gibi her şeyi açıklamayarak romanı tamamlamayı okuyucuya bırakıyor Fransız sinemasının yaptığı gibi Kitapla ilgili internette bu kadar çok yorumun olmasının sebebide bence bu şimdi kısa kısa karakterlere ve göndermelerine değinmek istiyorum nuvârif bursevî efendi nuvârif [nuvârif bursevî efendi] adlı kahramanın adı tersten okunduğunda firâvun olmaktadır. bu, aynı zamanda zalim bir işkenceci olan bursalı firavun’un, hidayetini; yani ki tam ters bir yönde ilerleyişini simgeler. zaten, kendisi Mevlevi olmuş ve cenazesine binlerce insan dolmuştur.

Dermensch:
ve gezdiği yerlerde benim en sevdiğim yerler sanki kendimi oralarda o hikayeyi yaşıyormuş hissettim ruhum alıp alıp eski istanbul sokaklarına sürükler benide ne zaman dolaşmaya çıksam tek başıma.

Üstinsanınizinde:
evet Lazar ise İsa'nın dirilttiği Lazarus'a bir gönderme özelliği taşıyor Batın ve Zahir ise daha merkezi karakterler

Dermensch:
batın efen di mesela kitapta yok gibi ama her anına hakim kitabın batın efendi bir tanrı tasviri mi?

Üstinsanınizinde:
Batın romanda hiç görünmüyor ancak pek çok yerde adı geçiyor bu anlamda Batın ile Tanrı sembolize edilmeye çalışılıyor hiç görünmesede her yerde var sanki aslında, muhteşem neyzen bâtın efendi’yi, hıristiyan ilahiyatına göre tanrı şekline konumlandıran ve oğlu zâhir’i de aynı ilahiyat kurallarına göre isa mesih makâmına yerleştiren ihsan oktay anar, isa’nın “eli eli lema şevaktani” sözüne de atıfta bulunuyor olmalı. tanrım, tanrım, beni niçin terk ettin?” anlamına geliyor bu cümle İhsan Oktayın Tanrıyı bir neyzen olarak konumlandırması ve özellikle dünyanın 7 günde yaratılışını makamlar ve musıki ile anlatışı için söyleyecek kelime bulmakta zorlanıyorum bunu kendimi yazdı yoksa tasavvufta varmı bilemiyorum

Dermensch:
bencede olağan üstü bir anlatım mutlaka tasavvufi bilgiler eklemiştir ama bu denli büyüleyici bir anlatımla aktarmak zor iş.

Üstinsanınizinde:
ama her ne olursa olsun çok güzel Eflatun herzamanki gibi platon'a davut davut peygambere ve kalın musa da musa peygambere göndermeler taşıyor

Dermensch:
peki neden duymaz oluyor platon ve sürekli arıyor eflatun yani

Üstinsanınizinde:
yeri geldikçe değiniriz tekrar yine ilgimi çeken bir cümle var aslında eflatun sessizliği arıyor musıkide musıki ile sessizliği bağdaştırmaya çalışıyor onu sağır ederek İhsan Oktay korku yureksiz bir insanin nefreti, nefret de cesur bir insanin korkusur..bu söz gerçekten çok etkileyici gerçektende yüreksiz insan korkularından nefret eder kurtulmayı dener cesur bir insan ise nefrettten korkar nefretin ona kötü şeyler yaptırmasından çekinir

Dermensch:
şimdiyse insanlar nefret ve çekememzlikle yoğruluyor

Üstinsanınizinde:
kesinlikle yalnız bu kitabı derin bir musıki bilgi olan bir insandan dinlemek isterdim çünkü kitapta geçen makamlar rastgele serpilmemiştir

Dermensch:
ama arayışta olan kesim bilmem belki s.s den dinlemeli

Üstinsanınizinde:
orya buraya eminim bir mantık ve anlam örgüsüyle konulmöuştur yerlerine evet ondan dinlemek isterdim şimdi önemli bir noktaya daha değinelim
''Kusur benim imzamdır''
bir ismim olduğu sürece bir kusurum da olacak ve olmalı’.
İhsan Oktay diğer tüm kitaplarında olduğu gibi bu kitabındada özellikle kelimelerin ve isimlerin yazılışında hatalar yaparak kusur benim imzamdır sözünün hakkını veriyor yer yerde olay kurgularında hatalara rastlanılabiliyor birbiriyle çelişkili gibi duran noktalar var ama bu onun imzası
"senin buraya gelmenin sebebi sadece bizim 'gel' dememiz değil, ayrıca onların sana 'git' demeleri. hiç kimseye 'kötüdür' deme. aslında onlar, bilmeden iyilik eden insanlardır."bu sözde Mevleviliğe gönderme yapan ve etkilendiğim bir söz

Dermensch:
bende etkilenmiştim

Üstinsanınizinde:
zaman zaman bu durumla karşılaşıp kızdığımız olayların bize bazen güzel şeyler yaşattığına tanık olmuyormuyuz örnek seninle tanışmamız geçen gün konuşmuştuk

Dermensch:
evet nerelerden ne olaylardan çıkıp oralara ordan buraya geldik

Üstinsanınizinde:
zahir : zahir in calgicilar ile birlikte yedigi yemek hz isa nin son yemegine gondermedir.. isa yemekde "bu sarap benim kanim ekmek de etimdir yiyiniz efendiler demiştir Zahirde kavun ve rakıyla söylüyor bu sözü buda İhsan Oktayın hoş bir benzetmesi olmuş

Dermensch:
evet kelimelerle güzel oynuyor insanı düşünmeye itiyor ister istemez kitap

Üstinsanınizinde:
birde değinmek istediğim Eflatunun Mevlevihaneye yolcuğu sırasında karşılaştığı yedi adam var bu sanırım yedi büyük günaha gönderme yapıyor âsım ayrıca cüceye, her sabah, her öğle ve her akşam nevâ'yı hatırlatmasını tembihlemişti. bu tembih sonucu cüce, belirtilen vakitlerde ona gelip, "ey âsım efendi! senin kalbindeki yegâne sevgili, canın ve canânın nevâdır!" der demez, nevâ'yı hatırlayan adam bir âh çekiyor ve iç geçiriyordu.buda Hz. Ömere'e bir gönderme gibi geldi

Dermensch:
nasıl?

Üstinsanınizinde:
Zira oda bir adam tutmuş ve kendisine günde üç defa ölümü hatırlatmasını istemiştir. bir anlamda ölümle sevgili arasında bir bağ kuruyor sanki burda

Dermensch:
bunu bilmiyordum güzel tesbit


Üstinsanınizinde:
bu okurkende dikkatimi çekti araştırıkende gördüm farkedenler var

Dermensch:
şimdi ayrımsıyor insanın çok konuda bilgisi olmalı basit bir roman değil kesinlikle bilmesende öğrenmeye itiyor oysa biz ne basit yaşıyoruz ne inanıyoruz dediğimiz şeyleri ne inanmıyoruz dediğimiz şeyleri bilmeden.

Üstinsanınizinde:
okuduktan sonra düşünmek lazım üzerine belki sonra bi daha okumak ama ihsan Oktayın hiçbir kitabını iki defa okumadım büyüsü bozulmasın diye

Dermensch:
kesinlikle bir daha okumalı akarak 1günde halletmeli hatta

Üstinsanınizinde:
ben her kitabını zaten tek oturuşta okurum en doğrusu bu bak internette bulduğum bir yorum var bide"cüce, beyaz ut** anahtarı ile, fa'dan yarım perde daha tiz* ses veren bir siyah anahtara aynı anda bastı. çıkan ses, kendisini çağıran o uğursuz sesin aynısıydı. böylece, "musikideki şeytan" ruhuna giriverdi. "işte burada bahsedilen ut (do) ve fa diyez bileşeni music diabolicum olmakla beraber hatta ve vakti zamanında fazlasıyla şeytani bulunup, kilise tarafından yasaklanmıştır. buda ilginç bir ayrıntı

Dermensch:
Enteresan roman deyip küçümseyip atılamayacak bir kitap bu kimbilir tam anlamak istesen kaç tane kitap okuman gerekir.

Üstinsanınizinde:
kitabı özetleyen bir cümle var birde onuda yazayım
"her musiki, sesin degil de, aslinda sessizligin bir taklidi."derken sunu da soyledi:"musiki sessizlige ne kadar yakinsa, o kadar da mukemmel olur."

Dermensch:
ev vet

Üstinsanınizinde:
"sessizlik de bir perdedir. sessizligi isitebilirsin. 'es' bile, bu perdeye kiyasla, 'ses'tir.''
neva neyde bir sesmiş birde neydeki en temel en basit en duru ses diyorlar

Dermensch:
peki romanda kimi tasvir ediyor neydeki ses mi sadece

Üstinsanınizinde:
hayır sadece o değil tabiki

Diyorum ki:
peki kimi çağrıştırıyor

Üstinsanınizinde:
daha öncede değindim ya ölümün aşığa kavuşmayla özdeşleştirilmesi anlamında kullanılmış Hz ömer göndermesi

Dermensch:
öyle güzel açıkladın ki polemiğe giremedim tartışamadım konuşamadım

Üstinsanınizinde:
estağfurullah şunları altalta sıralayayım dur karakterleri
eflatun: filozof platonkalin musa: musa peygamberdavut: davut peygamberveysel efendi: veysel karani(?)bagdasar: isa'nin dogusuna iliskin yortu (dzununt)'daki sarkida adi gecen cobanibrahim dede efendi: ibrahim peygamber (dede efendi?)
ismail dede: ismail peygamberyusuf dede: yusuf peygamberrafael: melek raphaeltellak yahya: vaftizci yahyazahir: isa peygamberlazar: isa peygamber'in olu iken dirilttigi lazarustagut: seytankabil: adem peygamber'in oglu, kardesi habil'in katili kabilsanturi yakuta: havari yahuda (on iki calgici da on iki havari)batin: tanri

Dermensch:
veysel efendi?

Üstinsanınizinde::
peki yaşadıkları mahallenin ismi dikkatini çektimi? veysel efendi veysel karani deniyor internetteki yorumlarda

Dermensch:
sofu ayyaş çok güzel isim

Üstinsanınizinde:
evet oda iranik bir gönderme değilmi
istersen şöyle toparlayalım
"belki de susmak,gerçeği anlatmanın yegane yoluydu."

Dermensch:
sustum farkındaysan zaten baştan beri suskundum.

Üstinsanınizinde:
bizde burda susalım ve roman zihinlerimizde yaşamaya devam etsin olanca musıkisiyle inleyip dursun kulaklarımızda olanca güzelliğiyle istanbulo geçsin gözlerimizin önünden ve sözün bittiği yerde sessizlik başlasın birer Hamuşan olalım bizde






Online Sayaç !!!!!!

ARAF, iyinin ve kötünün ötesinde ve onları bilenlerin tepesi...