10 Haziran 2009 Çarşamba

IŞIK GÖLGE VAROLUŞ ÜZERİNE POLEMİK


Dermensch: platonun mağara mitosu hakkında bilgin var mı?
Üstinsanınizinde: kısaca gölgeler ışık gerçeklik ve varoluş diyebiliriz. Platon bir mağara ve mağara içindeki mahkumlardan bahsetmektedir.
Yeraltında mağaramsı bir yer, içinde insanlar. Önce boydan boya ışığa açılan bir giriş… İnsanlar çocuklarından beri ayaklarından, boyunlarından zincire vurulmuş, bu mağarada yaşıyorlar. Ne kımıldanabiliyor, ne de burunlarının ucundan başka bir yer görebiliyorlar. Öyle sıkı sıkıya bağlanmışlar ki, kafalarını bile oynatamıyorlar. Yüksek bir yerde yakılmış bir ateş parıldıyor arkalarında. Mahpuslarla ateş arasında dimdik bir yol var. Bu yol boyunca alçak bir duvar. Bir ayrıntı dikkat edilmesi gereken bu benzetmeyi yaşam olarak düşünmemek lazım.
Bu alçak duvar arkasında insanlar düşün. Ellerinde türlü türlü araçlar, tahtadan yapılmış, insana, hayvana ve daha başka şeylere benzer kuklalar taşıyorlar. Bu taşıdıkları şeyler, bölmenin üstünde görülüyor. Gelip geçen insanların kimi konuşuyor, kimi susuyor Ama tıpkı bizler gibi! Bu durumdaki insanlar kendilerini ve yanlarındakini nasıl görürler. Ancak arkalarındaki ateşin aydınlığıyla mağarada karşılarına vuran gölgeleri görebilirler, değil mi?
Dermensch: evet ancak gözlerinin önünde olup bitenleri görebilirler, görürler ama geçen cisimleri nasıl algılayacaklar ne olarak algılayacaklar?
Üstinsanınizinde: şimdi işte problem orda başlıyor onlar sadece gerçek nesnelerin canlıların gölgelerini görüyorlar ve bu gölgeleri görmelerini sağlayanda arkalarında yanan ateş bu noktada platon mahkumlardan birinin kurtulduğunu düşünelim diyor
Dermensch: Kurtaralım bir tanesini ama ne değişecek kurtulduğunda kurtulan için zincirlerden başka? Ve ne görecek kurtulduğu anda ilk olarak
Üstinsanınizinde: Bu adamların zincirlerini çözer, bilgisizliklerine son verirsen, her şeyi olduğu gibi görürlerse, ne yaparlar? Mahpuslardan birini kurtaralım; zorla ayağa kaldıralım; başını çevirelim, yürütelim onu; gözlerini ışığa kaldırsın. Bütün bu hareketler ona acı verecek. Gölgelerini gördüğü nesnelere gözü kamaşarak bakacak. Ona demin gördüğün şeyler sadece hoş gölgelerdi, şimdiyse gerçeğe daha yakınsın, gerçek nesnelere daha çevriksin, daha doğru görüyorsun, dersek; önünden geçen her şeyi birer birer ona gösterir, bunların ne olduğunu sorarsak n eder? Şaşırıp kalmaz mı? Demin gördüğü şeyler, ona şimdikilerden daha gerçek gibi gelmez mi?
kurtulduğunda ilk gördüğü elbette ışığın yansıması olan gölgeler değil ışığın kendisi güneş
Onu zorla alıp götürsek, dik ve sarp yokuştan çıkarıp, dışarıya, gün ışığına sürüklesek, canı yanmaz, karşı koymaz mı bize? Gün ışığında gözleri kamaşıp bizim şimdi gerçek dediğimiz nesnelerin hiçbirini göremeyecek hale gelmez mi? Yukarı dünyayı görmek isterse, buna alışması gerekir. Rahatça görebildiği ilk şeyler gölgeler olacak. Sonra, insanların ve nesnelerin sudaki yansıları, sonra da kendileri. Daha sonra da, gözlerini yukarı kaldırıp, güneşten önce yıldızları, ayı, gökyüzünü seyredecek.
Dermensch: birde bu zincirli yaratıklar birbirlerinin farkında mı yoksa sadece kendilerinin varolduğunu mu sanıyorlar?
Üstinsanınizinde: o insanlar dünyayı o mağarada gördüklerinden ibaret sanıyorlar platon bu benzetmeyi yaparken bizim gerçekliğe bakışımızı anlatmaya çalışıyor bizimde gerçekten gördüğümüzü bildiğimizi sandığımız şeylerin gerçekler değil onların gölgeleri olduğunu iddia ediyor
platon duyu organlarımızla algıladığımız dünyanın gerçek dünya olmadığını gerçek dünyanın ancak akıl ve sezgilerimizle algılanabileceğini savunmaktadır görünen dünyayı mağaraya benzetir mağarayı aydınlatan ateşte güneştir Üst dünyaya çıkan yokuş ve yukarıda seyredilen güzellikler de, ruhun düşünceler dünyasına yükselişidir İnsan onu kolay kolay göremez. Görebilmek için de, dünyada iyi ve güzel ne varsa, hepsinin ondan geldiğini anlamış olması gerekir. Görülen dünyada ışığı yaratan ve dağıtan odur. Kavranan dünyada da doğruluk ve kavrayış ondan gelir. İnsan ancak onu gördükten sonra iç ve dış hayatında bilgece davranabilir. platon bu noktada olayı tanrıya bağlamaya çalışıyor idealar dünyasının gerçek dünya olduğundan bahsediyor Tanrısal dünyaları seyretmiş bir kimse, insan hayatının düşkün gerçeklerine inince, şaşkın ve gülünç bir hale düşer. Karanlıklara alışmadığı, ilkin her şeyi bulanık gördüğü için, mahkemelerde, şurada burada doğrunun gölgeleri, ya da bu gölgelerin yansıları üzerine tartışmalara girip de doğruluğun kendisini hiçbir zaman görmemiş olanların yorumlarını çürütmek zorunda kalırsa, herkes yadırgar onu diyor
Dermensch: ama öyle yada böyle tanrı var ve bir de gerçek var ve gerçeğin yansıması idealar.
Üstinsanınizinde:tanrı elbette var ancak görünen dünyayı yani duyu organlarımızla algıladığımız dünyayı sırf herkes farklı algılıyor diye değişken olarak yorumlamak ve bu nedenden dolayı gerçek olmadığını iddia etmek ne kadar doğrudur bilemiyorum yani şimdi idealar dünyasının sezgilerle ve akılla algılanabileceğini iddia ediyor platon peki sezgilerin ve aklımızın duyumlarımızdan ve duyumsal dünyadan tamamen bağımsız ve her insanda aynı olduğunu söylemek mümkün mü elbette değil öyleyse idealar dünyası da bir o kadar değişken algılara açık bir dünyadır. mesela iyi idesi dünyada iyi diye addettiğimiz şeyler onun gölgesidir bu anlayışta peki iyi idesini bizim iyi algılamamız ve iyiye ilişkin tecrübelerimiz belirlemez mi
yani ben dünyayı duyumlar ve onların ötesindeki idealar olarak ikiye ayırmayı doğru bulmuyorum ve bunların birbirilerinden bağımsız olduklarını düşünmüyorum
Dermensch: ama bunları ileri sürebilmek içinde bilmek gerekiyor bilmemiz içinde ya öğrenmemiz ya da bize öğretilmiş olması gerekiyor. Ve kendimize göre de değişen doğrular var benim için iyi olan şey ya senin için kötüyse?
Üstinsanınizinde: elbette işte bu nokta zaten önemli görelilik her iki düzlemdede söz konusu olabilir duyumlar göreli olabildiği gibi sezgiler ve akli algılarda olabilir bu nedenle ışıkla gölgeyi (hangisi ışık hangisi gölge hangisi gerçek nesne ise) birbirinden ayırmak anlamsızdır ve yanlıştır ideaların bir somutluğu yoktur onlar bizim zihinsel ruhsal algısal akli veya gayrı akli kurgularımızdır ancak gördüğümüz duyduğumuz dokunduğumuz kokladığımız tattığımız varlıkları ve nesneleri kurgusaldır gölgedir ışık olmazsa onlar görünmez onlar sadece izdüşümüdür diye addemeyiz çünkü onlar idealar gibi kurgusal değildirler göreli olsa da varlıklarını somut olarak hissettiğimiz gerçekliklerdir platonun amacı her ne kadar filozof krallar yani dünyanın gündelik çekişmelerinden zevklerinden uzak gerçeklikleri algılayabilmiş aynı zamanda dünyanın geçekliklerini de bilen insanların dünyayı yönetmesini istese de ben o gölgeleri algılamayan gölgelerin dünyasının işleyişini anlamını mantığını kavrayamayan birinin o dünyayı idare etmesinin mümkün olduğuna inanmıyorum çünkü o farklı bir düzlemde sürekli sizin gördüğünüz duyduğunuz bildiğiniz gerçek değil diyecektir buda onun bu dünyada varolmasını imkansızlaştıracaktır
şimdi istesen biraz ışık gölge konusuna bu bağlamdan birazda olsa dışarı çıkarak dönelim, neler düşündün ışık ve gölge üzerine?
Dermensch: Gölgeler resimlerse ve resmedilen şeyler gerçekse biz gerçeğiz olmayan bir şey resmedilemez demek istedim kısaca yada gerçek değimiyle kandırılanlarız, bizler,herkes değil ama farklı olan insanlar arayışta olanlardır ve gerçeği aramak burdan geliyor. Gerçek kabul götürmez insan bilmediğini reddeder. O zaman gerçek kabullenilemez olanmıdır gibi düşünceler oluştu.Ben mesela gölge fotoğrafları çekiyordum bir ara almanyada olduğum sıralar özellikle yansımalar cisimlerden daha masum geliyordu sen gerçekte var olan cisme bir şeyler empoze edebilirsin ama gölgeler sade kalır her zaman insanın saf yansıması etkisiz ama saf ve saf şeylere değer azalsada ben seviyorum saf olanı. Saf olan temiz dir falan demiyorum bu yanlış anlaşılmasın saf yerine sade diyebiliriz belkide...
Üstinsanınizinde: gölgeler resimlerdir diyebilirmiyiz sence gölgeler resimlerdir diyemeyiz resimler bir tür gölgedir ama.
Dermensch: O Zaman nedir gölge yansımamı sadece eğer öyleyse bizler olmazsak gölgede olmaz öyleyse varlığımızın kanıtı mıdır gölgeler?
Üstinsanınizinde: gölgelerin ışığa ve nesneye ihtiyacı vardır o nedenle gölgeler bizim varoluşumuzun kanıtıdır diyemeyiz gölgeler yansımadan fazlasıdır nesnenin varlığının kanıtıdır bir anlamda nesnenin varloluş sürecinde etkendir çevremizdeki nesneler ve onlara ilişkin gözlemlerimiz ve tecrübelerimizde bizim varoluş hikayemizde yer aldığından gölgeler dolaylı olarakta olsa bizim varoluşumuza etki eder ancak ışıkla gölge arasındaki ilişki ilginç ışık olmazsa gölgede olmaz ve ışık olmazsa renklerde olmaz bunu düşündün mü hiç?
ben gölgelere tuhaf bir şekilde dikkat ederim özellikle kendi gölgeme ve öğrendiğim bir şey var gölgeler yanıltıcıdır ama onların yanıltıcı olmalarının sebebi ışıkla olan ilişkileridir gölgeler ışığın nesneleri çarpıtarak yansıtmasıdır aslında ancak zaman zaman gerçekle hayalin karıştığı gibi gölgeyle nesnede karışıyor hangisinin görüntüsü gerçek anlamında ışığın alabildiğine farkındayız aslında karanlık kör eder çünkü ancak bir çok şey gibi yokluğunda daha çok anlam kazanır ışık karanlıkta özleriz onuda.
Dermensch: peki isanı ele alırsak ruhmu ışıktır yoksa akıl mı ?
Üstinsanınizinde: ben ışığı insanın dışında konumlandırma taraftarıyım ama illa bir benzetme yapacaksak basit ilişkiye bakmalıyız ışık nesne gölge ilişkisine beden nesnedir varoluşumuz ışıktır hem bedenimizi hem ruhumuzu görünür kıldığı için ruh ise gölge çünkü varoluşumuz zaman zaman ruhumuzun farklı görünmesine neden olur tıpkı ışığın nesneyi çarpıtarak gölgeyi yanıltıcı yapması gibi ama asıl önemli olan varoluşumuzun bize nasıl ışık tutacağıdır bu da bağımsız değişken değildir ruhun ve bedenin tecrüblerinden etkilenir bu üç unsur karşılıklı etkileşim halindedir.
Dermensch: Dünya gerçeğin kötü bir kopyasıdır diyor platon. Peki onun gibi düşünürsek bizde varoluşun kötü kopyalarımıyız?
Üstinsanınizinde: ben buna katılmıyorum dünyanın gerçeğin kötü bir kopyası olduğuna hem ışığın gerçek nesneleri görmemizi sağladığını söyleyeceksin hemde gerçek nesneleri gölge konumuna indirgeyeceksin bence tüm insanlar bir şekilde kendi varoluşlarını oluşturuyorlar.
Dermensch: peki biz gerçeğiz diyormusun?
Üstinsanınizinde: elbette süreçte bir çok etken var elbette gerçeğiz bedenimizle ruhumuzla eylemliliklerimizle düşündüklerimizle seçimlerimizle yani bir bütün olarak varoluşumuzla gerçeğiz bizi her insanın farklı algılaması yorumlaması bizim gerçek olmadığımızı göstermez bizi değişkende kılmaz sadece bizim hakkımızdaki değerlendirmeleri değişken ve çeşitli kılar bu elbette varoluşumuzu etkiler ancak onu değişken ve tutarsız yapmaz yani gerçeğiz vesselam
Dermensch: peki akıl, ruh ve bedenin bir meyvasımıdır ama içlerinde bir beden varken yani somutken kendini ifade edebilirken...?
Üstinsanınizinde: ben bedeni ruhu ve aklı birbirinden ayrı gerçeklikler olarak görmüyorum bunlar biribirleriyle ilişki içinde olan gerçeklikler ve neden sonuç ilişkisine bağlanamazlar birbirilerini karşılıklı olarak etkilerler.
Dermensch: Bilinmeyen şey gerçek olamaz gerçek bilgiyi gerektirir diyebilir miyiz? Ve her bilgi doğru değildir? Hatta değişkendir?
Üstinsanınizinde: Aslında denebilir ancak bu ben bilmiyorsam bir şey gerçek değildir noktasına ve dolayısıyla hataya sürükler o nedenle temkinli olmakta fayda var elbette bilgi değişebilir ve bu önermeyle bakarsak gerçeklikte değişebilir denebilir ancak tam olarak öyle değil gerçekliğin temelinde yer alan bilgi doğru bilgidir ancak gerçekliğin temelinde sadece bilgi yer almaz bilgi sadece gerçekliğin farkında olmamızı sağlar. Gerçeklik orada duruyordur ancak biz onu bilmiyorsak farkında olamayız.
Dermensch: İnsan içgüdüleriyle kararlarına müdahale edebiliyor ama hatırladıkları ve öğrendikleriyle var oluyor. Ama gerçeğin peşinde olan çok az insan var. Genelde kukla gibi yaratıklarız biz
Üstinsanınizinde: Bence öyle ayırmamak lazım içgüdüleriyle kararlarına etki ediyorsa bu varoluşunuda etkiler çünkü kararlarımızı eylemlerimiz etkileyen herşey varoluş sürecimizde etkendir herkesin gerçeğin peşinde olması da anlamsız.
Dermensch: Neden inandığımız şeyi kesin doğru kabul eder ve başkalarını da buna inanmak zorunda zannederiz?
Üstinsanınizinde: Bu iş filozofik bir uğraş bu tavır doğmatik bir tavır gerçek ve doğru sadece bizim bildiğimiz değildir fil benzetmesi vardır gözleri bağlı insanları file dokunarak bunun ne olduğunu tahmin etmeleri istenir herkes farklı şeyler söyler aslında gerçekliğin bütünlüğü tüm onların söylediklerinden başka bir şeydir kendi bildiğimize insanları inandırmaya çalışma çabası ileri götürüldüğünde bir güç mücadelesi ortaya çıkar buda iktidarı doğurur halbuki dediğim gibi gerçeğe ilişkin tek bir bakış açısı olmadığı gibi bazende gerçek tüm bunların toplamı veya toplamından da farklı bir şey olabilir.
Dermensch: insan inanmak istemediğine inanmaz. İsanın içinde neye inandığını ne tasarladığını kendinden başkası bilemez o yüzden ben gerçeğimdir demek saçmamı peki?
Üstinsanınizinde: aslında inanmak ve inanmamak zannedildiği kadar iradi bir şey değildir inançlarımızı varoluşumuz etkiler inanışlarımızda varoluşumuzu bu süreçtede birçok etkenle karşılaşırız yani varoluş ne kadar iradi ise inanmak ya da inamamakta o kadar iradidir kesinliklerden kaçınmak lazım elbette rölativizme düşmeden elbette insanın içinde neye inandığını ve ne tasarladığını kesin olarak bilmek zordur ancak insan eylemleriyle tercihleriyle yani varoluşunun görününr kısımlarıyla bunları az çok belli eder ve bence bunun gerçek olmak ya da olmamakla alakası yoktur birileri bizim ne düşündüğümüzü kesin olarak bilsede bu bizim gerçek olmadığımızı göstermez.
Dermensch: Gerçek ya da doğru bize gösterildiğinde bunu kabullenemeyiz de demek ki iç ve dış düşünceler arasında bir denge olmalı ya da var insan işine geldiği kadarını dışardan alıyor ama farkında olmadan özendirilmeyle dayatılmış şeylerde var onlarıda kendi gerçekleri sanıyor ve ortaya bir denge çıkıyor yada kişi gerçek kişi çıkıyor şimdide öyle değilmi televizyon ve medyayla inandırıldığımız pek çok doğru yok mu?Üstinsanınizinde: dediğim gibi varoluş sürecinde bir çok etkenle karşılaşıyoruz hele günümüzde o kadar yoğun bir mesaj bombardımanı altındayız ki hangisi gerçek hangisi değil hangisine inanmalıyım ya da inanmamalıyım şaşırıyoruz elbette bir çok mesajda medyanın süzgecinden geçince çarpıtılarak sunuluyor sonuçta işin içine değerlendirme ve yorum giriyor çıkarlar ve güç mücadelesi giriyor bu da gerçekliği bilgiyi inanış ve tercihleri etkiliyor kısacası dediğim gibi varoluşumuz yüzde yüz iradi değil bir çok etken altında ve bir çok şeye değerek ortaya çıkıyor kendimizi ıssız bir adada bir mağaraya kapasak bu seferde oranın fiziki koşulları sesler ısı ışık gölgeler işin içine giriyor ve etkili oluyor varoluş hikayemizde. Velhasıl varoluş çetrefilli bir yol.

Hiç yorum yok:

ARAF, iyinin ve kötünün ötesinde ve onları bilenlerin tepesi...